Gülçin Çandarlıoğlu, İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 20132.
Batı âleminde esâsen XVIII. yüzyıldan sonra, bilhassa Fransızlar tarafından kaleme alınan ve Histoire Générale… veya Recherches sur Les… gibi başlıklarla başlayan Türk tarih tetkikleri Türklerin Müslüman olmadan evvelki tarihleri için temel araştırma eserlerini teşkil etmiştir. Bu tarihlerden sonra Şarkiyat veya Türkoloji denen ilim sahasında çalışan müsteşrikler Türklerin dillerini, tarihlerini ve kültürlerini incelemişlerdir. Her ne kadar bu çalışmalardan bir kısmı emperyalist maksatlarla yapılmış olsa da teneffüs eden bir varlığı andıran tarihin kendisi de ilmî hakikâtlerin peşini bırakmamıştır.
Bugün Türk tarihi Türkler tarafından da yazılmaktadır. Türklerin Genel Tarih denemelerinden en mühim ikisi önce Zeki Velidi Togan (Umumî Türk Tarihine Giriş) ve sonra İbrahim Kafesoğlu (Türk Millî Kültürü) tarafından neşredilmiştir. Bu iki hocanın önce talebesi olmuş ve sonra onların asistanlığını yapma şerefine erişmiş Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu’nun da bir Genel Tarih yazmaya girişmesi gayet tabiidir.
Gülçin Çandalıoğlu’nun olgunluk eseri olan bu kitabı ilgi çekici kılan husus Ulu Türkistan’da önce Kazakça (Türkistan, 1998), sonra Kırgızca (Bişkek, 2001) ve nihayet Türkiye Türkçesi (İstanbul, 2002) olarak neşredilmesidir. Eser, hocanın on yıllardır İstanbul Üniversitesi’nde ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde verdiği derslere ilâveten Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde Kazakça ve Manas Üniversitesi’nde Kırgızca olarak verdiği Türk Tarihi derslerinin bir meyvesidir. Bu bakımdan malûmatlar ibrikten damla damla düşer gibidir.
Sunuş (s. 5-7), Önsöz (s. 7-9) bölümünden sonra Giriş (s. 9-16) bölümünde Türk tarihinin karakteri, Türk adı, Türklerin ana yurdu, Türklerin göçleri gibi temel meselelere tabir yerindeyse “hap gibi” öz ve tesirli cevaplar vermiştir.
Yazar bu meselelere dâir görüşlerini sunduktan sonra tarih faslına İslâm öncesi Türk siyasî tarihindeki klasik tasnife ilâve olarak “Saka-İskit Devleti” (s. 16-18) bölümüyle başlamıştır.
Eserin “Hun İmparatorlukları” (s. 18-38) bölümünde Asya Hun İmparatorluğu, Avrupa Hun İmparatorluğu ve Orta Doğu Hunları yâni Akhun-Eftalifler incelenmiştir. Yazar bu konuları doğrudan Çin ve Roma ana kaynaklarına dayanarak yazarken bu kaynaklar üzerine yapılmış mülahazaları da dikkate almıştır. Yakınlarda Asya Hun İmparatorluğu adlı güzel bir eser neşreden Tilla Deniz Baykuzu’nun hocanın talebesi olduğunu ilâve etmek gerekir.
Yine “Tabgaç Devleti” (s. 38-40) bölümü, Tabgaçların Kuzey Çin’de kurdukları Kuzey Wei Hanedanı’nın resmî sülale yıllığı olan Wei Shu’ya dayanarak yazılmıştır.
Tarihte Türk adını taşıyan ilk devleti kuran Gök-Türkleri anlatan “Gök-Türk Hakanlıkları” (s. 40-61) bölümü, isabetli ve ana kaynaklara dayanmasına rağmen müphemlikten ve karmaşadan arınmış açık mülahazalarla okuyucuya keyif vermektedir. Gök-Türk tarihini Türkiye’de en iyi incelemiş kişilerden biri olan Ahmet Taşağıl’ın, hocanın talebesi olması da ayrıca kayda değerdir.
“Uygur Kağanlığı (744-840)” bölümü, gâliba eserin belkemiğidir. Hoca, doktora ve doçentlik tezlerini sırasıyla “Sarı Uygurlar” ve “Uygur Kağanlığı” üzerine yapmış olduğundan birkaç kitabın verebileceği malûmatı birkaç sayfada ustalıkla sunabilmiştir. Sıkıcı hadiselerin kıvrak ve canlı bir üslupla dopdolu aktarılması, bir ömrün tek çekimlik fotoğrafını aksettirir gibidir.
“Türgişler” (s. 68-69), “Kırgızlar” (s. 70), “Sabarlar” (s. 71-72) ve “Karluklar” (s. 72-73) bölümleri Batı Gök-Türklerden Türgişler ve Karlukları ve Hun boylarından Sabarları ve en eski Çin kaynaklarından itibaren ayrı bir başlık altında kaydedilen Kırgızları incelemektedir.
Eserin “Avarlar” (s. 74-75), “Hazarlar” (s. 76-79), “Peçenekler” (s. 80-82), “Kuman (Kıpçak)lar” (s. 83-86) ve “Ogur’lar (Bulgarlar) (s. 87-91) bölümleri Doğu Avrupa Türk Tarihinin ana konularını anlaşılır bir dille izah etmektedir.
“İslam Öncesi Türk Kültür Tarihi” (s. 92-102) başlıklı bölüm Türklerin Müslüman olmadan evvelki içtimaî, siyasî, iktisadî, dinî ve kültür yapılarını kısa kısa, “fiş tutturur” gibi güzelce anlatmaktadır.
Yazar eserin sonuna bir “Genel Bibliyografya” (s. 103-104) eklemiş ve İslâm öncesi Türk tarihi için bakılabilecek araştırma eserlerinin kısa bir çetelesini vermiştir.
Gülçin Çandarlıoğlu’nun Çince, Arapça, Farsça, Rusça, Türk lehçeleri gibi ana kaynak dilleri yanında İngilizce, Almanca, Japonca gibi dilleri bilmesi yazdığı eserde kendisini göstermektedir. Bilhassa öğrenciler için ders kitabı mahiyetinde hazırlanan eser açık izahatı ve akıcı üslubuyla okumayı ve Türk tarihinin karışık ve karanlık devirlerini anlamayı kolaylaştırmaktadır. Kitabın basımını üstlenen Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı da gerçekten büyük bir ilim hizmeti yapmıştır. Eserin yeni baskısının ilim âlemine hayırlar getirmesini dileriz.