Uygur Devletinin Ötüken’de kurulup yıkılmasından (744-840) sonra Uygurları oluşturan boylardan bir kısmı Turfan (Kao-ch’ang) Bölgesine giderek daha farklı ve parlak bir dönemi başlatmışlardır. Ancak Turfan Bölgesi’ne gitmeyen, bunun yerine güneye, Kan-chou Bölgesine inerek burada yerleşen ve günümüze ancak birkaç bin nüfusla ulaşabilen ve Sarı Uygurlar adını alan Uygur kabileleri Türk tarihinin az bilinen önemli bir kısmını oluştururlar.

Yazarın 1967 yılında doktora tezi olarak hazırladığı bu konu, düzeltilerek, yeni kısımlar eklenerek ve yeni araştırma eserleriyle karşılaştırılarak 2004 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından İstanbul’da bastırılmıştır.

Eser üç bölümde incelemiştir. Yazar, birinci bölüm olan “Kansu’nun Etnografik ve Politik Durumu” konusuna (11-52 s.) yaptığı giriş kısmında (12-14 s.) 20. yüzyılın başlarından itibaren başlayıp hızlanan Orta Asya Türk Tarihine ait kazı çalışmaları ve bu kazılarda tarihi aydınlatıcı çeşitli dillere ait binlerce eserin bulunması ile önemli bir dönemin başladığından söz etmektedir. Ayrıca dönem hakkında bilgi veren Çinli ve Arap elçilerin raporları, seyyahlar ve tüccarların aktardığı bilgileri ve coğrafya kitaplarını tanıtmaktadır.

Bu ilk bölümde Kan-chou Tatarları, Çin’den Hoten’e giden yedi Çin prens rahibin ve Çin’e giden Hoten elçilerinin raporlarına göre (925) Kansu Bölgesi Kabileleri (20-23 s.), Hoten’e giden Kao Chu-huei’in Seyahatnamesi (958)’ne göre Kansu Bölgesi Kabileleri (23-26 s.), Beşbalık Uygurlarına Gidip gelen Çin Elçisi Wang Yen-te’nın Seyahatnamesine göre Kansu Bölgesi Kabileleri (26-29 s.) ve “Kara Müren’deki Uygurlar” (29-31s.) başlıkları altında konuyu irdelemiş, hemen ardından da bunlardan ikisinin Çince metinden birebir tercümesini vermiştir (31-52s.).

“Sarı Uygurların Kan-chou’ya Gelişleri” adındaki ikinci bölümde ise öncelikle Uygurları oluşturan boylar, Uygurların anavatanları, Ötüken’de kurdukları devlet ile yıkılışları hakkında kısa bilgi verilmiş, yıkılmalarından sonra ise hangi bölgelere göç ettikleri üzerinde durulmuştur (58-62s.) Girişteki bu bilgilerden sonra, Beş Sülale Dönemi yani Sonraki Liang (907-923), Sonraki T’ang (923-936), Sonraki Ch’in (936-946), Sonraki Han (947- 950), ve Sonraki Chou (951-9960) dönemlerindeki siyasi durumları incelenmiştir. Ayrıca bu bölüme Uygur-Hoten, Uygur-Kitan ilişkileri de ilave edilmiştir. (57-87s.)

Sarı Uygurlar ve Hsi-Hsialar adlı üçüncü bölümde 960 yılında Beş sülale döneminin bitmesinden hemen sonra Türk kökenli olan Hsi-Hsialar (Batı Hsia) 987’de güçlü bir devlet olarak ortaya çıkar. Çin tarihinin kültürel açıdan en parlak dönemlerinden birini oluşturan bu gizemli devlet Cengiz Han tarafından yıkılıncaya kadar Sarı Uygurların da hamiliğini yapmıştır. Yazar bu son bölümde Hsi Hsia konusunu açarak Sarı Uygurların 13. yüzyıl ortalarına kadar olan siyasi hayatını Liao ve Chin yıllıklarından irdelemiştir.

Eser, dönemin Çin hanedanlıklarının kronolojik listesi (116-117s.) İngilizce kısa özet (118-19s.) bibliyografya (120-121s.), Çince kaynaklar ve kısaltmalar (122s.) ile dönemi anlatan bir haritayla bitirilmiştir.

Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu tarafından hazırlanan bu eser, araştırmacının Çin diline vakıf olmasıyla Çin kaynaklarından direkt olarak yaptığı çeviriler eserin ciddi ve her zaman bu dönem araştırmalarına referans olacak bir eser olmasına sebep olmuştur.

Çince karakterlerin yerleştirilebilmesi sıkıntısından dolayı dipnotlar genel kullanımdakilerden daha büyük satır aralıklarıyla yazılmıştır. Uzun süredir mevcudu kalmamış olan eserin ikinci baskısının yapılmış olması bizleri çok sevindirdi.

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2004, 124 s.

Doç. Dr. Tilla Deniz Baykuzu
Trakya Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü